Ellere var da, bize yok mi? Keşke Istanbul'da da olsa ! Berlinde var.

Şubat ayında Berline gittim ve biraz şehri gezme fırsatım oldu. İstanbul'da yaşayan biri olarak Berlin'de olduğunu görüp İstanbul'da da olmasını temenni ettiğim 7 olguyu paylaşacağım.


Berlin'de 3 milyon insan yaşıyor ve evler genelde 4-5 katlı, Istanbul'da artık 50 katlı evler yapılıyor ve bu durum hem trafik açısından hem hava kirliliği insanlar için zararlı. Para kazanma hırsı tabi yüksek katlı binalar gerektiriyor. Kentin yüksek katlı binalar ile dolması ileri vadede kentte rüzgarın engellenmesine yol açacak ve hava krililiği seviyesi artacak, İstanbul'un dikey değil yatay büyümesi lazım. Bazı semtlerde o kadar çok yüksek katlı bina yapılmış ki, bina aralarında fazla mesafe olmadığı için kentin içinde Çin seddine benzeyen resmen uzun bir duvarlar ortaya çıkıyor. İstanbul'u yönetenlere duyurulur: 'İnsanların uzun vadeli yaşamını düşünün'! Yoksa insanların uzun vadeli kaliteli yaşam koşullarını düşünebilmek bir  ütopya mı?




Berlin'de yollar geniş ve bisiklet için ayrı bir yol var, bu da araba trafiğini rahatlatıyor, insanlar bisiklet sürdükleri için spor yapmış oluyorlar ve insan sağlığı için yararlı. İstanbul'un tepelerde yer aldığı düşünülürse, bisiklet kullanmak her zaman kolay olmayabilir ama mümkün olduğunca bisiklet için yollar yapılmalı ve arabalar azaltılırsa toplum için yararlı olur.


Berlin'de gördüğün çöplerin ayrılarak atılması ve geri dönüşüme gitmesi. Kağıtlar ayrı, yiyecek atıkları ayrı vs. atılıyor. İstanbul'da bu yönde çalışmalar var ama yeterli değil. Bir de insanlar 50 metre yürüyüp çöp konteynerine atmak yerine, yürümek zor geldiği için, çöpleri kapı önüne konuluyor ve orada ister istemez pislik oluşuyor (geçici de olsa)




Berlin'de Pazar günleri tüm alış veriş merkezleri kapalı.
Istanbul'da bu konuda Kapalı Çarşı esnafının direnişi anlamlı. Haftada 1 gün dinlenmek herkesin hakkı. Tabi Istanbulda AVM sahipleri bu kardan vazgeçemez, bu tamamen bir ütopya. Her şey para değil sonuçta. Toplum ailesi ile spor yaparak yada müze gezerek geçirirse AVM'ler kapalı olur, ama bir tüketim toplumu olarak bu tamamen bir ütopya herhalde.



Tripadvisor tarafından Berlinde gezilmesi önerilen ilk 3 yerden biri de İslam ve Türk eserlerinin sergilendiği Pergamon müzesi geliyor. Pergamon müzesinde Türkiye topraklarında Alman arkeologlar tarafından çıkarılan eserler ve Osmanlı  Padişahlarından Abdülhamid'in Almaya'ya "hediye" ettiği çok değerli eserler var. Keşke bunlar Türkiye'de kalsaydı ve Türkiye'deki müzelerden birinde sergilenseydi.



Hayalim İstanbul'daki fırıncıların da tam buğday ekmek yapıp satması. Evet biraz normal ekmekten pahalı olabilir. Ama beyaz un ve mayalı bir ekmeğin hiç de yararı yok. Tam buğday ekmek ise yararlı. Tambuğday diye satılan ekmeklerin çoğu aslında tam buğday değil.


Sonuç olarak toplum için yararlı bir şeylerin yapılabilmesi için her zaman para harcamak gerekmeyebilir, bir bilinç düzeyi ve belki de kardan vazgeçmek. Belki de her şeyi ülkeyi yönetenlere bırakmak gerekmiyor. Toplumun talebi yönlendirir belki de bazı kararları. Her gün kirli havayı alan, sağlıksız yaşayan ve topraklarının değerinin bilemeyen insanları ne sağılığını ne de değerlerini tekrar  satın alabilecek...









Yorumlar